Rafizi Fırkaları
Râfızîler Hazret-i Ali'yi seviyoruz; onu sevmek için, Eshâb-ı kirâmın hepsine veya birkaçına düşman
olmak lâzımdır diyorlar. Bu bozuk düşünceleri onları doğru yoldan ayırdı. İslâm mezhebleri tarihinde ele alınan
fırkaların biri. Rafizilik birden fazla isimle tanınmaktadır. Bunların başında da Şia
ve kolları gelmektedir. Aleviler : Alevîlik
düşüncesi, ister açıkça, ister gizlice, Ali'ye uyup onun Kur'an'daki nâs ve Resulullah (s.a.s.)'ın vasiyetiyle
imamlığa tayin edildiğini ileri süren; imametin onun soyundan dışarı çıkmayacağına
inanan ve onu diğer sahâbeden üstün gören zümrelerin başlattığı fikir ve siyasî kavgalarla ortaya
çıkan" hareketin genel adıdır.
Alevî törenlerinin en büyüğü kadınların da katıldığı
"cem âyini"dir. Bu tören cuma günleri düzenlenir. Cem âyininin küçüğüne "dernek" denir. Bu toplantılar sazlısözlü,
içkili olur. Özel zikirler yapılır. Töreni yöneten dede tarafından bir sure veya ayet okunur. Ayrıca cem'âyininden
başka "görgü âyini", canlardan birinin diğerini şikâyeti hâlinde "sorgu âyini" düzenlenir. Nevrûz, hem bahar
bayramı, hem de Hz. Ali'nin doğum günü sayıldığı için, genellikle kutsal kabul edilir ve törenler
düzenlenir .
Alevîlik İran'da olduğu gibi Anadolu'da da daha çok şiir ve edebiyatla yayılmıştır.
Alevîlerin büyük tanıdığı yedi şair; Nesimî, Fuzûlî, Hatâî, Pîr Sultan Abdal, Kul Himmet, Yeminî
ve Virânî'dir. Bunlardan Nesimî ve Fuzûlî dışındakiler tam batinîdirler.
Yollarını müstakil
bir dîn ekolü ve İslâmiyetin esası kabul eden Alevîler, Hz. Peygamber, Hz. Ali, Oniki İmam ve Hacı Bektaş
Velî'yi kendi yorumcu ve düşünürleri sayarlar. (10)
Ebediler : Hazret-i Ali'yi ortak tutarlar. Şiiler: Hazret-i Ali'yi bütün Eshabdan çok sevmeyen kafirdir, derler.
İshakiler : Peygamberlik bitmemiştir, derler. Zeydiler : Namazda imamlığa Hazret-i ali'nin evladından başkası layık değildir,
derler.
Abbasiler : Abbas bin Abdülmuttalipten başkasını imam bilmezler. İmamiler : Yeryüzü imamsız kalmaz derler ve Haşim oğullarından başkasının
arkasında namaz kılmazlar.
Naüsiler : Kendini başkasından üstün tutan kafirdir, derler.
Tenasühiler : Can bedenden çıkınca, başka bir bedene gitmesi caizdir, derler.
Lainiler : Hazret-i Talha, Zübeyir ve Aişeye lanet ederler.
Raciiler : Hazret-i Ai tekrar gelecek, şimdi buluttadır, derler.
Merkaziler : Müslüman padişaha baş kaldırmak caizdir, derler.
Harici Fırkaları
Bidat ehlinden ilk ortaya çıkanlardır.
Kendilerinin dışındaki bütün müslümanları kafir kabul ederler. (1) Hâricîler, Hz. Ali ile Şam valisi Muâviye arasında yapılan
Sıffin savaşında, sorunun çözümü için tarafların birer hakem atamaları üzerine ortaya çıktılar.
Onlara göre Allah'tan başka kimsenin herhangi bir konuda hüküm verme yetkisi yoktur. (lâ hukme illâ lillâh). Böyle bir
yetkiyi kabul edenler kâfir olurlar. Sorunu hakemler aracılığı ile çözmeyi kabul ettiği için Hz.
Ali de kâfir olmuştur.(3)
Hâricîler Allah'ın sıfatlarında teşbihe karşıdırlar.
Kur'ân'ın mahluk olduğunu, çünkü yalnızca Allah'ın Kadîm olduğunu ifade ederler. İmâmet hakkında
imamların Kureyş'ten olmasına karşıdırlar. Son derece sert ve acımasız bir adâlet
görüşüne sahiptirler. Emr-i bi'l-ma'ruf ve nehy-i ani'lmünker ilkesini şiddet yoluyla müslümanlara tatbik etmişlerdir.
Hâricîler bu görüşleriyle Mu'tezile'ye tesir etmişlerdir. (3)
Bazı görüşlerinde Kur'ân ve Sünnet'e dayandıklarından
ehl-i sünnet'e uygun görüşleri de vardır. Ancak ehl-i sünnet'le temel de ters düştükleri meseleler de vardır.
Allah'ın hem dünyada hem âhirette görülemeyeceği, haktan ayrılan imamı azletmek için isyan etme, ehl-i
kıbleyi tekfir, İslâm'ın imandan olduğu, Kur'ân'ın yaratılmış olması, Hz. Peygamber'in
günahkârlara şefâatini red, büyük günâh işleyenin ebedî cehennemde kalacağı gibi görüşleriyle ehl-i
sünnet'e karşı çıkmışlardır. (3) Ezrakiler : Bunlar, künyesi Ebu Raşid diye bilinen Nafi b. Kays'a uyanlardır. Ezrakiler
denir.
- Bu ümmet olan muhaliflerinin müşrik
olduğuna inanırlar. Muhakkimmetü'l-ula ise onların kafir olduklarını söyler,
müşrik oldukların değil.
- Onlara göçmen olarak katılmak
isteyen kişinin imtihan edilmesi gerekir. İmtihan yolu da muhaliflerinden bir esiri öldürmesidir. Öldürürse ne ala,
öldürmediği takdirde munafık sayılır. O zamanda kendisi öldürülür.
-
Muhaliflerinin hanımlarını ve çocuklarını müşrik olmakla suçlayarak öldürmeyi mubah görürler. -
Muhalif çocuklarının sonsuza kadar Cehennem'de kalacaklarına kesinlikle inanırlar. - Büyük günah işleyenin
kafir olduğuna ve İslam'dan çıktığına inanırlar. - Hırsızın kolunun omuzundan
kesileceğini savunurlar. - Ezrakilerin ekserisi, hayızlı kadının namaz kılması
ve oruç tutması gerektiği görüşündedirler; ancak bazısı böyle bir kadının, orucu kaza ettiği
gibi, namazı da kaza edebileceğine kânidirler.Riyaziler : İman, salih söz, salih amel, niyyet ve sünnettir, derler.
Salebiler : İşlerimiz Allahü Tealanın kudret ve idaresi ile değil, hitabı il hasıl
olmuştur, derler.
Cazimiler : İmanın farziyeti bilinmemiştir, derler.
Halifiler : Harpte düşman karşısından kaçmak küfürdür, derler.
Keveziler : Beden çok oğmadan temizlenmez, derler.
Keneziler : Zekat vemek farz değildir, derler.
Mutezililer : Sahabenin hepsinin adil ve Cennetlik olduğunu, Miracı, diğer mucizeleri ve kerameti, kabir sualini, kabir azabınıinkâr ederler. Cennette olanlara Allah görülmez, günah işleyen kâfir
olur, amel imandan parçadır, kabir ziyaretinde, enbiya ve evliyadan
yardım istemek caiz değil, ölüye, dua fayda etmez, Sırat, mizan, şefaat diye bir
şey yoktur, akıl,
herkeste eşittir. Akıl şaşmaz bir hüccettir, aklın beğendiği, güzel gördüğü şeyler
farz, çirkin gördüğü şey ise haramdır, din bildirmese de, akılla haramı ve farzları bilmek
mümkündür, derler. (4)
Amel defterinin
verilmesi, hesap görülmesi ve amellerin tartılması diye bir şey yoktur. Melekler müminlerden üstündür. Cennette
olanlar uyur ve ölürler. Öldürülmüş olan, kendi ölümüyle ölmemiştir. Deccal ve benzeri kıyamet alemetlerinin
aslı yoktur, derler. (8) Meymuniler : Gayb-iman batıldır, derler.
Mahkemiler : Allahü Tealanın kullarına hükmü yoktur, derler.
Siraciler : Öncekilerin halleri hüccet değildir, inkarı vaciptir, derler.
Ahniler : Amelin ecri ve cezası kula ulaşmaz, derler.
Cebriye Fırkaları
Bize imanı veren de ibadet ettiren de Allah’tır. Allah her işi zorla yaptırır. İnsan
kaderine mahkumdur. İrade-i cüziyye yoktur, kâfirler mazurdur. Çünkü, işleri yapan Allah’tır, bunlar,
mecburdur, diyorlar. (4) Muztariler : Hayır ve şer Allahdandır, bu ikisinde kulun iradesi, ihtiyarı yoktur derler.
Efaliler : Kul işi ypar, ama kudretsiz ve idaresiz derler.
Mailer : Kulun işi ve kudreti, Allahü tealanın güç vermesiyle değildir derler.
Tarikiler : İmandan başka bir şey farz değildir derler.
Bahsiler : Herkes kendi nasibini yer, o halde kimseye birşey vermek gerekmez derler.
Mütemmeniler : Hayır, nefsin teselli (tatmin) bulduğu şeydir, derler.
Keselaniler : Sevap ve azap, amel ile artar, derler.
Ceybiler : Seven sevdiğine azap etmez, derler.
Deylemiler : Dost dosta hiç kavuşamaz, derler.
Fikriler : Hakkın marifetinde tefekkür ibadetten iyidir, derler.
Hasbiler : Alemde ismet yoktur, derler.
Hüccetiler : Kader, Allahü tealanın takdiri ile olunca, kulun cezaya çarpması için, bir hüccet
yoktur, derler.
Kaderiye Fırkaları
Kader inancını reddeden düşünce ve inanç akımı. Kaderiyye kimi zaman Mutezile içinde bir kol
gibi görülmüş; kimi zaman da Mutezile, Kaderiyye olarak adlandırılmıştır.
Kaderiyye bağımsız bir okul durumuna gelemediği
için bir düşünce sisteminden söz edilemez. Ancak bu akım içinde yer alan kişilerin kader ve buna bağlı
olarak insanın özgürlük ve iradesi, Allah'ın iradesinin insanın fiilleri üzerindeki etkisi gibi konularda birleştikleri
söylenebilir. Buna göre insan özgür ve irade sahibi bir varlıktır. Bu nedenle eylemlerinden sorumludur. Ne Allah'ın
irade etmesi ve yaratması anlamında, ne de bilmesi ve takdir etmesi anlamında bir kader vardır. İnsan
eylemini bilgisiyle kendisi seçer, sonra iradesi ile seçtiği eyleme yönelir ve yapabilme gücüyle yaratır. Allah
bu eylemi önceden belirlemez., iradesinin bu eylemle bir ilgisi, gücünün de ortaya çıkısında bir etkisi yoktur.
Allah insanın eylemlerini ancak ortaya çıktıktan sonra bilebilir.
Kaderiyye'den bazılarına
göre iyi işler (hasenât) ve iyilik (hayr) Allah'tandır, ancak kötü işler (seyyiât) ve günahlar (masiyet) Allah'a
isnad edilemez. Mufavvıda adıyla anılan bazı kaderilere göre, insan Allah'ın hiçbir yardımı
ve yönlendirmesi (hidâyet) olmaksızın iyi olan herşeyi yapabilme gücüne sahiptir. Allah insana yapabilme gücünü
(istitaat) tam ve mükemmel olarak vermiştir. Bu güçle insan inanmak-inkâr etmek, yemek-içmek, oturmak-kalkmak, uyumak-uyanmak
gibi istediği her işi yapabilir. Bazı kaderiler Allah'ın zina çocuğunu yaratmasını veya
onu takdir etmesini veya dilemesini veya onu önceden bilmesini inkâr ederler. Bunlar bütün hayatını hırsızlık
eden ve haram kılınmış şeyleri yiyen bir insanın bunu Allah'ın rızkı olarak elde
ettiğini kabul etmez ve Allah'ın helâl olanın dışında rızık vermeyeceğini savunurlar.
Kimi kaderîler de Allah'ın insanların ecellerini ve rızklarını belirlediğini kabul ederler.
Bunlara göre, bir insanı öldüren kişi, o insanı ecelinin gelmediği bir vakitte öldürmekle, eceline kavuşmasına
engel olmuştur. Bu durumda ölen insanın rızkı, elde edilmemiş bir durumda kalmıştır.
Ehadiler : Biz farzı ikrar, sünneti inkarla mükellefiz, derler. Seneviler : İyilik Yezdandan, kötülük Ehrimendendir, derler
Keysaniler : Bizim işlerimiz mahluktur veya değildir, derler.
Şeytaniler : Şeytanın vücudu yoktur, derler.
Şerikiler : İman mahluk değildir, bazen bulunur, bazen bulunmaz, derler.
Vehmiler : Bütün işlerimize mükafat yoktur, derler.
Rüveydiler : Dünya fani değildir, derler.
Nakisiler : İmama isyan caizdir, derler.
Müteberriler : Günahkarın tevnesi kabul değildir, derler.
Kasitiler : İlim, mal, hikmet ve riyazet edinmek farzdır, derler.
Nizamiler : Hak telaya şey demek caiz değildir, derler.
Müteellifiler : Şerrin mukadder olup olmadığını bilmeyiz, derler.
Cüheymiye Fırkaları
Bunlar, imanın kalp ile olup
dil ile olmadığında söz birliği etmişlerdir. Kabir azabı yoktur. Münker ve Nekrin sual sorması
diye bir şey yok. Kevser havuzu, can alıcı melek yok ve Allahü teala Musa aleyhisselamla konuşmamıştır
derler.
Muattaliler : Allahü
telanın isim ve sıfatları mahluktur derler.
Mutarabbisiler : İlim, kudret ve meşiyyet mahluktur ve halk mahluk
değildir derler. Müterakkiler : Allahü teala bir yerdedir derler.
Varidiler : Cehenneme giren bir daha çıkmaz ve mümin Cehenneme gitmeyecektir,
derler. Harkiler : Cehennem ehli öyle yanacaktır ki, onlardan bir eser, bir iz bile kalmaz, derler.
Mahlukiler : Kuran, Tevrat, İncil ve Zebur mahluktur, derler.
Aberiler : Muhammed (a.s.), akılllı ve hikmet sahibi bir kişi olup, peygamber değildi, derler.
Faniler : Cennet ve Cehennem sonsuz değildir, derler.
Zenadikiler : Mirac ruha idi, bedenle olmadı. Hak tela dünyada görülebilir,
alem kadimdir, kıyamet yoktur, derler.
Lafiziler : Kuran, Kelam-ı İlahi değil, Farsçadır. Ancak Kur'anın manası kelamı
ilahidir, derler.
Kabriler : Kabir azabını inkar edenlerdir.
Vakifiler : Kur'anın mahluk olmasında duraklarız diyenlerdir.
Mürciye Fırkaları
Bu fırka, siyasetle dinin esaslarını birbirine karıştırmakta ve
itikat bakımından haricilerin tam karşı kutbunu teşkil etmektedir. Hariciler, büyük günah işleyenleri
kafir ve ebedi olarak cehennemlik sayarken, Mürcie fırkası, küfürle ibadetin faydası olmadığı
gibi, iman olduktan sonra günahında hiçbir zararı yoktur, derler. (5)
Asıl olan sadece imandır. İman da ikrardan ibarettir. Kalbi tasdikin bulunup-bulunmadığını
bilmek mümkün değildir. Amellerin fazla bir değeri yoktur. Mümin ve kafirleri Allah'a
bırakırız. Mümin cennetlik, kâfir cehennemliktir diyemeyiz. Dünya ve ahiret Allah'ındır; iki alemde
de dilediğini mağfiret eder, dildiğini cezalandırır. İyi amellerimiz makbul kılınmış,
kötü amellerimiz ise affedilmiştir. Ameller farz değildir, fazilettir. Yapanlar için iyidir, yapmayanlara bir şey
yoktur. Müminler günahkarlarla dost olamaz. (1)
1- İman denen şey, sadece Allah'ı ve Resulü'nü kabul etmek demektir. Amel,
iman için zaruri değildir. 2- Kurtuluşun esası yalnızca iman etmektir. 3- Bir kişinin mağfirete ermesinin şartı; şirkten kaçınması
ve tevhid akidesi üzerine ölmesidir. 4- Mürcie'den bazıları şunu da eklerler:
Şirkin dışındaki tüm büyük günahların affolmaması mümkün değildir. 5- Bir insan kalbiyle inandığı takdirde, İslam ülkesinde bile, hiç kimseden korkusu olmadığı
için diliyle küfrünü ilan etse, putlara tapsa, hatta Yahudi ve Hıristiyan dinini seçtiğini söylese, o kişi
kamil iman sahibi, Allah'ın dostu ve cennet ehlidir. 6- Yöneticilerin zulmüne ve hükümetlerin
haksız uygulamalarına itiraz caiz değildir. (6) Tarikiler : İmandan başka hiçbirşey farz değildir, derler.
Şailer : La ilahe illallah diyen, ne yaprsa yapsın,
ona hiç azap yoktur, derler.
Raciler : Kul, ibadetle makbul, günahla asi olmaz, derler.
Şakiler : Kendi imanlarından şüphe ederler ve ruh imandır, derler.
Nehemiler : İman ilimdir, bütün emi ve yasakları bilmeyen kafirdir, derler.
Ameliler : İman ameldir derler.
Menkudiler : İman bazen azalır, bazen artar, derler.
Mustesniler : Biz inşallahü teala müminiz, derler.
Eşeriler : Kıyas batıldır, salihliğin delili yoktur, derler.
Muddeiler : Emir, günahla da emretse, itaat vaciptir, derler.
Muşebbihiler : Allahü teâlâyı bir cisim olarak kabul eden ve Ona insanlardaki gibi uzuvlar isnat
eden, Kur’andaki müteşabih âyetlere yanlış mana verip, Allah’ın el, yüz gibi organlarının
olduğunu iddia eden sapık fırkadır. (4)
Hak Teala Ademi kendi suretinde yarattı, derler. (8)
Haşeviler : Vacip, sünnet ve müstehap hepsi birdir, derler. |